Açgözlülük Enflasyonu*
28 Ekim 2024 tarihinde Monetary Policy Institute Blog'da yayınlanan Prof. Sergio Rossi'nin bu yazısı yazarın ve MPIB'ın yayıncısı Prof. Louis-Philippe Rochon'un yazılı izniyle çevrilmiştir.
Sergio Rossi, Fribourg Üniversitesi Ekonomi Bölümü Tam Zamanlı Profesör, İsviçre
orijinal metin için: Monetary Policy Institute Blog
"Günümüz finans kapitalizminin kâr hırsı genel fiyat seviyesini yukarı çekmeyi bırakmayacak ve böylece bir kısır döngü içinde ücret payını ve dolayısıyla işçilerin satın alma gücünü azaltacaktır. Bu döngü, küresel ekonomi genelinde hem büyüme hem de toplumsal birliktelik için büyük tehlike arz ediyor."
Açgözlülük enflasyonu, firmaların piyasa güçlerinin bir sonucu olarak kâr marjlarını veya kâr paylarını artırma kararından kaynaklanan bir olgudur. I.M. Weber ve E. Wasner'in "satıcı enflasyonu" olarak adlandırdıkları bu olgu, 24 Şubat 2022'de başlayan Ukrayna'daki savaş sonrasında gözlemlenmiştir. Bu savaş, özellikle enerji ve tarım sektörlerindeki birçok hammaddenin kıtlığı ve küresel ekonomi genelinde büyük bir finansal spekülasyon nesnesi haline gelmesi nedeniyle, üretilen mal ve hizmetler piyasasında ölçülen fiyat seviyesinde ardı ardına gerçekleşen artışlara neden olmuştur.
Bazı Avrupa ülkelerindeki ampirik kanıtlar 2020'den beri bu olguyu doğrulamaktadır. Örneğin Joachim Ragnitz, Almanya'da bazı sektörlerdeki şirketlerin karlarını ve kar paylarını artırmak için fiyatlardaki artışı istismar ettiğini göstermiştir. Bu açgözlülük enflasyonu, bazı ülkelerde (Birleşik Krallık gibi) ve farklı imalat sektörlerinde (özellikle enerji, tarım, inşaat ve içecek) daha belirgin görünmektedir. Ayrıca, 2021 yılında kâr marjlarının ve karlarının 1950'lerden bu yana kaydedilen en yüksek seviyeye fırladığı Amerika Birleşik Devletleri'nde de (özellikle Covid-19 salgınının başlamasından sonra) mevcuttur: M. Konczal ve N. Lusiani'ye göre, ABD'li firmalar "kâr marjlarını ve kârlarını [...] 1955'ten bu yana yıllık bazda en hızlı biçimde artırmıştır".
Nitekim, S. Storm şunları kaydetmiştir:
"2020’in 2. çeyreği ile 2022’nin 1. çeyreği arasında ABD enflasyon oranındaki artışın %38'inden fazlası daha yüksek kar marjlarından kaynaklanırken, daha yüksek birim işgücü maliyetleri bu artışın yaklaşık %19’undan sorumludur."
Bu bağlamda, I.M. Weber ve E. Wasner, piyasa gücüne sahip firmaların (fiyat belirleyici oldukları için) fiyatları ancak rakiplerinin de aynısını yapmasını bekledikleri takdirde artırmaya karar verebileceklerine dikkat çekmektedir. Bu tür bir fiyatlandırma stratejisi benimsenmesine ilişkin bu örtülü anlaşma, özellikle kimya, demir-çelik, sağlık hizmetleri ve fosil yakıtlar gibi bazı önemli sektörlerde saptanmıştır. Örneğin, C. Breman ve S. Storm, petrol piyasalarındaki spekülasyonun, Ekim 2020'den Haziran 2022'ye kadar “ham petrol fiyatlarındaki artışın %24-48'inden sorumlu olduğunu", bunun da "varil başına yaklaşık 18-36 dolarlık bir petrol fiyat artışına" ve aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tüketim harcamaları için ölçülen enflasyon oranında yaklaşık yüzde 0,75-1,5 puanlık bir artışa dönüştüğünü gözlemlemişlerdir.
Artan petrol fiyatları gübre fiyatlarını da artırdığından, temel gıda emtialarının (mısır ve soya fasulyesi gibi) fiyatları üzerinde de yukarı yönlü bir baskı oluşmaktadır. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bazı merkez bankası yetkilileri, gerçekten de kar odaklı bu enflasyonist baskıların farkındalar.
Ek olarak bu baskılar, çeşitli finansal yatırımcıların kendi pazar paylarını koruma becerilerini gösterme taleplerine firmaların uymasıyla daha da artmaktadır. I.M. Weber ve E. Wasner'in belirttiği gibi:
"Firmalar bu fiyat artırma stratejisinden saparsa, finansal yatırımcıların hisse satışı tehdidi bu tür örtülü anlaşmalara uyulmasını (zorla) sağlayabilir."
Tüm firmalar kar marjlarını korumak istedikleri ve diğer firmaların da aynı hedefe sahip olduğunu bildikleri için, diğer firmaların da aynı şeyi yapacağına güvenerek hepsi fiyatları yükseltebilir.
Nitekim, bir firma bu stratejiden saparsa, ilgili sayıda finansal yatırımcının hisselerini satacağı tehdidi, onu bu stratejiye uymaya zorlayabilir. Elbette, bu açgözlülük enflasyonu, firmaların kâr marjlarını artırmasını gerektirmez. M. Lavoie bunu, "ekonomi toparlandıkça, genel işçilik maliyetlerinin varlığı, sabit fiyat artış oranlarına rağmen katma değerdeki kar payının normal bir biçimde artacağını açıklar" diyerek belirtmiştir.
Bu bağlamda, E. Gallo, şu anda "fiyatların artış oranının düştüğünü, ancak seviyelerinin kalıcı olarak yükseldiğini" gözlemlemektedir. Bu süreçte, ücretliler satın alma güçlerini kaybederken, kar sahipleri kar marjlarını koruyabilmiş ve bazen artırabilmişlerdir". Dolayısıyla, günümüz finans kapitalizminin kâr hırsı genel fiyat seviyesini yukarı çekmeyi bırakmayacak ve böylece bir kısır döngü içinde ücret payını ve dolayısıyla işçilerin satın alma gücünü azaltacaktır. Bu döngü, küresel ekonomi genelinde hem büyüme hem de toplumsal birliktelik için büyük tehlike arz ediyor.
*enflasyon fırsatçılığı olarak da çevrilebilen greedflation tabiri için açgözlülük enflasyonu çevirisini sermayenin açgözlülüğüne vurgu yapmak amacıyla kastî olarak seçtim. (ç.n.)